“Siz herhalde bunları çoktan aşmışsınızdır.” dedi bana. Hayatını dolu dolu yaşayabilmesinin önündeki engelleri nasıl kaldıracağını konuşuyorduk. Sesi biraz da sitem yüklü gibiydi, “senin için söylemesi kolay” diye düşündüğünü neredeyse duyabiliyordum. Atın yanına geçmemiştik henüz, atla koçluğa geldiği bu ikinci seansta biliyordum ki, seçeceğimiz at ona öyle ‘her şeyi aşmış, her sorunu çözmüş, mükemmel’ olmadığı halde nasıl da hala zavallı bir kurban değil, tüm şartlara rağmen yine de bir kahraman olunduğunu gösterecekti.
Çoğu insan için mükemmel olmak, her şeyi doğru yapmak, gereken her şeye sahip olmak, ulaşılacak nihai hedef, varılacak son nokta. Oysa tamlık, bütünlük, varlığın sadece yarısını içeremez, sadece iyi, olumlu, aydınlık kısımlardan meydana gelemez, eksik kalır. Karanlığı, olumsuzluğu, kötülüğü de görmüş, yaşamış, bilmiş olmak gerekir. İnsanlar ancak savaşmak zorunda kalınca silahlarını kuşanır, ancak yokluk karşısında yenilikler üretir, karakterlerini ancak zorluklarla karşılaşınca geliştirir. Bizim güçlü yanımız, maruz kaldıklarımız karşılığında geliştirmek durumunda kaldıklarımızdır.
Aynı şekilde başkasına yardım edebilmek için kendisinin de yaralı olması gerekir insanın. Yarayı görünce tanıyabilmemi sağlayan, onunla daha önce kendimin de karşılaşmış olmasıdır. Zaten insanları koçluk, eğitmenlik, terapistlik gibi mesleklere yönelten de, çoğu zaman bu kendini iyileştirme yolunda kazanılanları, başkalarıyla paylaşma dürtüsünden kaynaklanır.
İnsanlara kendi hayatlarının kahramanı olmaları için, daha fazla ‘atlar gibi olmaları’ gerektiğini öğrettiğim at destekli eğitimlerde ve yaralarını iyileştirmek için içlerine dönüp, duygu ve sezgilerini dinlemelerine yardımcı olduğum atla koçluk seanslarında, danışanlarımdaki bu yanlış algıyı kırmanın en güzel yolu Kiron arketipinin hikayesini paylaşmak oluyor. Yarı at, yarı insan olan mitolojik yaratıklar sentorlardan (Centaur) biridir Kiron (Kheiron). Ancak o Kronos’un oğlu olarak doğmuştur ve diğer sentorların aksine ölümsüzdür. Annesi oğlunun bu garip formundan korkmuş ve onu bir mağarada terk edip gitmiştir. Işığın, müziğin, şifanın ve doğruluğun tanrısı olan okçu Apollo onu evlat edinir ve bildiklerini ona aktarır. Mitolojide en yüksek değerlerin öğreticisi olarak bilinen Kiron, orman içindeki mağarasında Apollo’dan aldıkları ve doğadan öğrendikleriyle öğrenciler yetiştirir. Herkül, Jason, Aşil bunlardan birkaçıdır. Onları cesur bir savaşçı, yenilmez bir kahraman olmaya hazırlarken, bilgeliğin duygulardan ve doğadan geldiğini de öğretir.
Günlerden bir gün Herkül’ün attığı bir zehirli ok yanlışlıkla Kiron’u bacağından yaralar. Normalde öldürücü olacak bu yara, ölümsüz olan Kiron’a müthiş acılar çektirir, o da mağarasına çekilerek yarasını iyileştirecek bir çare aramaya koyulur. Kendi yarasını iyileştirmeyi başaramaz ancak kazandığı şifacılık yeteneği ve bilgisiyle başka insanlara yardımcı olur. Ölüleri bile diriltebilen bir şifa gücüne sahip hekimlik tanrısı Askleipos’u da o yetiştirmiştir.
Kiron en sonunda Olimpos dağından ateşi çaldığı için cezalandırılmış Prometheus’un cezasını üstlenir, böylece kendisi nihayet ölebilecek, Prometheus da insanlığa ateşi götürebilecektir.
Mitolojik hikayeler, insanlığın ortak bilinçaltında yer etmiş hikayelerdir ve insanların davranışlarını ve onları böyle davranmaya iten nedenleri sembollerle anlatırlar. Aynı zamanda hayat yolumuzu aydınlatan bir fener gibi bize doğru düşünüş ve davranışın yönünü işaret ederler. Kiron, tanınmış tüm kahramanlara savaşmayı öğretmiş birisi olarak bilgeliği ve ruhsallığı temsil eder. Doğanın sırrına varmış bir varlık olarak iyileşmek için her türlü bilgiyi barındıran doğaya dönmemiz ve duygulara dayanan sezgileri göz ardı etmememiz yönünde örnek olur. Kendisi yaralı olduğu halde başkalarına şifa verme gücüne sahiptir ve sonunda da kendini feda etmesi ile insanlığa ateşi ve aydınlığı armağan etmiştir.
Kadim öğretilerin hepsinde bütünlük ve tamlığın bu ikili doğasına değinilir ve yolculuğun sonuna ulaşabilmek için ikisini birleştirebilmek gerektiği vurgulanır. İnsanlığın daha çok, erkek egemenliğinde, aklın hizmetinde, mantığın yönünde, saldırganlık ve yırtıcılığın gücünde olduğu günümüzde, duygular, sezgiler, yaratıcılık, dişilik, hassasiyet, şefkat, şifa gibi terazinin öbür tarafındaki değerleri de öne çıkarmak, bizleri dengeye kavuşturacak tek şeydir.
Yarı at yarı insan olan Kiron gibi, akıl ve duyguların, mantık ve sezginin, güç ve hassasiyetin, savaşma ve iyileştirmenin tek vücutta bir araya gelmiş hali olabilmek için, at yanımızı güçlendirmeye, atların yardımına ihtiyacımız var. Onların davranış modellerini, düşünüş şekillerini örnek almaya çalışmak, onlarla iletişim kurabilmek için gerekli yeteneklerimizi geliştirmek ve onların sevgisini hak etmeye çalışmak, bizleri tek boyutlu bir yaşantıdan kurtaracak ve ‘tam’ kılacak.