‘Think harmony with horses (Atlarla uyumu düşünün)’ kitabında Ray Hunt, “Atı anlamak için kendi üstünde çalışman gerektiğini göreceksin.” der. Aslında dünyadaki her şeyi anlamak için kendimize bakmalı, kendi farkındalığımızı geliştirmeliyiz çünkü içerisi nasılsa dışarısı da öyledir ama günlük hayatımızın pek çok alanında içeriyi hesaba katmadan pekala da yaşayıp gidebiliyoruz. Ancak atlarla çalışırken başka şansımız yoktur, çünkü onlar bizimle ilişkilerinde tamamen bizi aynalar. Dolayısıyla, hangi alanda olursa olsun, atlarla çalışırken sorulacak ilk soru “Nasıl daha iyi bir atçı/binici olurum?” değildir. Doğru soru; “Nasıl daha iyi bir insan olurum?”dur. İyi insan olmanın herkese göre farklı bir ölçütü vardır elbet ancak davranış bilimleri üzerine eğitimler veren birisi olarak burada benim kasttetiğim, insanlık için sevgi, saygı, dürüstlük, adillik, paylaşma, sorumluluk gibi temel değerlere aykırı hareket etmeyen, zihin, beden ve ruh üçlemesinin hiçbirini dışarıda bırakmadan tam potansiyelini kullanabilen ve kendini kendisinin en iyi hali olma yönünde sürekli geliştiren insandır.
Bu kriterlere uymadan başka evcil hayvanlarla doyurucu bir ilişki yaşamak mümkün olabilir ancak atlarla, her iki taraf açısından da tatmin edici bir ilişki yaşamak bunlar olmadan olmaz. İşte bu da atların biz insanoğluna armağanı, hatta bazılarına göre atların dünyada varoluş nedenidir. Her geçen gün, atların insanların kişisel gelişimlerine katkıda bulunmak için nasıl da gönüllü olduklarını, verdiğim eğitimlerde ve koçluk seanslarında bizzat yaşadığım için buna inanmak benim açımdan çok kolay. Ancak bazılarımızın biraz daha kanıta ihtiyacı olabilir.
Biz insanların hatalı bir yazılımı var. Öğrenmek ve bilgileri kaydetmek için silme / bozma / genelleme denilen araçlara başvuruyor zihnimiz. Bu da, eğer çocuk değilsek, bilinçli bir çaba göstermedikçe gördüğümüze inanmadığımız anlamına geliyor. Gördüğümüz, deneyimlediğimiz şeyleri daha önceden zihnimizde oluşmuş eşitlikler çerçevesinde anlamlandırıyor, bir bilgisayar gibi, benzerlerinden oluşan klasörlere kaydediyoruz. İstediğimiz kanıtlara ulaşmanın yolu, gözümüzün önünde cereyan eden olayları, müdahale etmeden, oldukları haliyle, önyargısız bir gözlemci gibi izleyebilmek. Buradaki doğru soru da “Bu olayı, geçmişte bununla ilgili hiçbir deneyimim olmamış gibi anlamlandırsaydım ne düşünürdüm?” Böyle bir yaklaşımla, daha önce atımızda davranış problemi olarak değerlendirdiğimiz pek çok şeyi mesaj olarak alabilir ve düzeltmek için ne yapmamız gerektiğini bulabiliriz.
Bu temel sorular, atlarla çalışırken sürekli aklımızda olması gerekenler. Bir de her çalışmada kendimize yeniden sormamız gerekenler var. İster zevk için biniş, ister bir yarışmaya hazırlanma, isterse atımıza sadece egzersiz yaptırma olsun, bu sorular hem amacımıza ulaşmamızı kolaylaştıracak, hem de bizi bize tanıtarak farkındalık yaratacaktır.
- Kimden istiyorum?
Atınızın sizin için birşey yapmasını istediğinizde bunu kimden istediğinizi net olarak biliyor olmanız gerekir. Bu soruyu ceveplayabilmek için, genelinde, atların doğal davranışları, öğrenme şekilleri ve psikolojileri hakkında bilgi sahibi olmak, özelinde ise o atın karakteristik özellikleri, yaşam koşulları, deneyimleri hakkında bilgi sahibi olmak gerekir. Doğru cevabı en zor bulunacak soru budur çünkü, gördüğüne inanır bir halde yapılacak belki de yıllara dayanan bir gözlem ve tecrübe ile bilgi birikimi ister. Ama doğru cevaplara ulaşma uğraşı da keyiflidir, atlarla birlikte olmaktan keyif almıyorsanız zaten niye uğraşacaksınız ki? Örneğin atların her iki gözü ile gördüklerinin beyinlerinin farklı yanlarına kaydolduğunu biliyorsanız, “Demin önünden geçtiğimiz bayraktan niye dönerken yine korktu ki?” diye şaşırmazsınız. Veya daha önce bayrak sopası ile şiddete maruz kalmış atınızın ondan korkabileceğini önceden bilir ve buna göre davranırsınız.
- Ne istiyorum?
Atınızın yapmasını istediğiniz şey tam olarak nedir? Eğer bunu tam olarak tanımlayabiliyorsanız, hem siz doğru komutları doğru zamanda verirsiniz, hem de isteğinize uymazsa nedenini daha iyi bilebilirsiniz. Yani “Lonj yapmasını istiyorum işte” değil de, “Şu sıcaklıktaki havada, şu sertlikteki zeminde, şu yönde, bu kadar süre ile, şu hızda gitmesini istiyorum.” Bu aynı zamanda at, isteğinize uyduğunda da fark etmenizi ve çabasını takdir etmenizi sağlar ki, atın çabalarına devam etmesi için gerekli olan budur.
- Neden istiyorum?
Atınızdan bir şey istediğinizde neden istediğinizi tam olarak bilmeniz şarttır. Tabii bir de doğru nedeni bilmeniz. Atlar içgüdüsel olarak liderliği hak edene uyarlar, hak etmek ise her yerde sürekli dile getirdiğim gibi, şiddet ve güç gösterisi ile olmaz. Liderliği hak etmek için, öncelikle, hedefinizin kafanızda net ve açık olması gerekir. Nereye gitmek istediğini bilmeyen lideri kimse takip etmez, değil ki bunu beden dilinizden, nefes sıklığınızdan, hatta bedeninizin salgıladığı kimyasallardan algılayabilen ve av olma korkusunu sürekli içinde taşıyan bir hayvan hiç. Atınızdan istediğiniz şeyin sizin için son derece anlamlı ve gerekli olması da gerekir ki, içgüdüsel olarak koruma eğiliminde olduğu enerjisini sizin istediğiniz şey için harcamayı göze alsın. Tabii yine her yerde dile getirdiğim gibi, atın karşısında -mış gibi yapamazsınız, hedefi gerçekten anlamlı bulmuyorsanız anlayacak ve isteğe cevap vermeyecektir. Dolayısıyla, atınızla, başkasının sizin için belirlediği hedeflerdense, sizin için anlamlı hedeflere yönelmeniz her zaman daha iyidir.
- Nasıl istiyorum?
Atlar karşılarındakini önce enerji boyutunda, sonra duygusal açıdan ve ardından da beden dillerine bakarak okurlar. Kendi enerji alanları da oldukça geniş olduğundan, bir atın yanında veya üstünde otomatikman onun alanına girmiş olursunuz. Bu şekilde sizin ne hissedip, düşündüğünüzü anında alırlar. Maalesef biz insanlar sosyal açıdan uyum sağlayabilmek adına geliştirdiğimiz sosyal benliğimizle hareket etmeye öylesine alışığız ki, gerçek içsel sesimizi hiç duyamıyor, duygularımızı fark etmiyor veya fark etsek bile duygularımızın mesajlarını algılayamıyoruz. Bu nedenle atımıza daha hızlı gitmesi için bacak yardımı yaparken, aslında korktuğumuz için kendimizi ve kollarımızı kasıyoruz ve bir yandan da ona dur diyor oluyoruz. Veya bizi kaçıracak gibi olduğunda durması için dizginleri çekiyor ve vücudumuz geriye veriyoruz ama aslında durmayacağını düşünüyor oluyoruz ve kendimizi sağlama almak için bacaklarımızı sıkıyoruz. Atlar her zaman içimizden gelen komutları dinler, bu nedenle böyle durumlarda da atımız gitmiyor veya durmuyor. Bu nedenle atımızdan bir şey isterken, enerjimizle, duygularımızla ve beden dilimizle de istiyor olduğumuzdan emin olmalıyız.
Atımızla işler planladığımız gibi gitmediğinde atı, koşulları, havayı, yemi, suyu, ekipmanı suçlamak kolay olan ancak bizi ileriye götürmeyen yoldur. Ancak atınızla çalışmak için kendi üstünüzde çalışmanız gerektiğini ilk söyleyen ben değilim, 60 yıl boyunca atlarla çalışmış, üstelik atların, onlardan istediklerine uymamalarının sadece rahatsızlık değil, çoğu zaman ölüm anlamına geleceği bir şekilde çalışmış, dünyaca ünlü bir kovboy söylüyor bunu. Bana inanmak istemiyorsanız, ona inanın. Ya da en iyisi, siz her zaman gördüğünüze inanın, ama gerçekten gördüğünüze.